25 Nisan 2013 Perşembe

ÖĞRETİM İLKELERİ

İyi bir eğitmen olmanın yolu eğitim ve öğretim tekniklerini belirleyip bunlara göre hareket etmektir. Öğretim tekniklerini iyi bilen bir öğretmen, öğrencilere daha verimli ders verebilir.

Öğretim ilkeleri öğrenme-öğretme yaşantılarında hedefe ulaşmak için uyulması gereken en temel özelliklerdir. Bunlar:
1)      Öğrenciye Görelik:
  • Öğrencinin hazırbulunuşluk düzeyi.
  • Bireysel farklılıklar
  • Her şey öğrenci için yapılır.
Eğer öğretmen yada program geliştirmeci bu 3 unsuru göz önünde bulunduruyorsa öğrenciye görelik ilkesine göre hareket ediyor demektir.
2)      Hayatilik ( Yaşama Yakınlık)
  • J. Dewey ‘in dayandığı temel eğitim ilkesidir.
  • İlerlemeciliğin temelini oluşturur.
  • Okulda verilen bilgilerin gerçek hayatta işlevselliği yani işe yararlılığı son derece önemlidir. 

 3) Etkin Katılım
  • Öğrencinin öğrenme-öğretme etkinliklerinde aktif hale getirilmesiyle ilgilidir.
  • Öğrenciyi etkin hale getirmek için:
Deney Yaptırma 
Tartışma
Gezi – Gözlem 
Gibi yöntem teknikler kullanılabilir.
4)      Somuttan Soyuta
  • Araç gereç kullanımı.
  • Özellikle soyut kavramların anlatımında günlük hayattan örneklerin verilmesi.
  • Anlatılan konu ya da kavramın duyu organları tarafından algılanmasını sağlamaktır.

5)      Basitten Karmaşığa
  • Öğretilecek olan konu ya da kavramların anlatılma sırasını ve birimlerini belirlemek için kullanılan ilkedir.
  • Önce basit ve öğrenci tarafından kolay anlaşılabilecek kavramlar anlatılır daha sonra daha karmaşık konu ve kavramlar anlatılır.
Basit konuların başta verilmesi ve öğrencinin onu anlaması öğrencide akademik öz güveni arttırır.
6)      Yakından Uzağa
  • Öğretilecek konu ve kavramlar önce öğrencinin yakın çevresinden başlanarak belirlenmeli.
  • Öğrenci yakın çevresindeki konu ve kavramları daha kolay ve çabuk şekilde anlamlaştırır ve öğrenir.
  • Öğrencinin yakın çevresinden öğrendikleri daha genel konu ve kavramlar için ön bilgi basamağı haline getirilmelidir.

7)      Bilinenden Bilinmeyene
  • Yeni konunun anlamlı bir şekilde öğrenile bilmesi için öğrencinin ne bildiği belirlenmeli ve yeni konu bu bilgilerden yola çıkarak anlatılmalı.
          Ausubel anlamlı öğrenme için ( somuttan soyuta, basitten karmaşığa, yakından uzağa ve bilinenden bilinmeye) bu dört ilkenin önemi üzerinde durarak sunuş yoluyla (anlamlı) öğrenme stratejisi ortaya atmıştır.
8)      Açıklık (Ayanilik) İlkesi
  • Eğitim programcısının ya da öğretmenin herkes tarafından aynı şekilde anlaşılmasıyla ilgilidir.
  • Öğretmen yeni konu ve kavramları anlatırken ne kadar çok duyu organına hitap ederse anlattıkları o kadar açık ve herkes tarafından anlaşılır olur.
 
9)      Sosyallik ( Özgürlük ve Otoriteye İtaat)
  • Bireyin yaşadığı toplumun bireye tanıdığı sınırlamalar içinde bireyin olabildiğince özgür davranabilmesidir.
  • Sınıf içindeki kuralları öğrencileriyle birlikte hazırlayan öğretmen öğrencilerine özgür bir ortam hazırlamıştır, fakat öğretmen bu ilkeleri okul kuralları ve MEB’in kurallarının dışına çıkaramaz bu noktada ise otoriteye itaat etmiş olur.
 
10)      Bütünlük İlkesi
  • Bio-psiko-sosyal bir varlık olan insanın öğrenme-öğretme sürecinde tüm yönleriyle gelişmesi için ders ve etkinliklerin buna göre düzenlenmesidir.
  • Öğrencinin bilişsel, duyuşsal, devinişsel ve psikolojik yönleriyle bir bütün olarak ele alınıp değerlendirilmesi anlamına gelir.
  • Süreçte verilen bilgilerin birbirini tamamlar nitelikte olması da son derece önemlidir. İlkokullarda hayat bilgisi ya da fen bilgisi gibi derslere yer verilmesi bu ilke ile ilgilidir.
 
11)      Ekonomiklik İlkesi
  • Yapılan öğrenme-öğretme etkinliklerinin zaman ve maddi boyutunu oluşturmaktadır. Bir taşta iki kuş vurmak deyimi ile de anlatabiliriz bu ilkeyi.
 
12)      Güncellik İlkesi
  • Öğrenme-öğretme sürecindeki bilgiler güncel olmalıdır.
  • Öğrencilerin derse ilgisini çekmek için yakın çevreden başlayarak güncel olaylar kullanılabilir.
  • Eğer zamandan bahsediliyorsa orada güncellik vardır.
 
13)      Bilgi ve Becerilerin Güvence Altına Alınması
  • Bilgi ve beceriler kuşaktan kuşağa aktarılmak için öğrencilere öğretilir. Yani öğrenci kitap veya kaset gibi kullanılır. Bu görüş özellikle çağdaş yaklaşımlardan sonra etkisini kaybetmiştir.
  • Bireyin yaşadığı toplumun bireye tanıdığı sınırlamalar içinde bireyin olabildiğince özgür davranabilmesidir.
  • Sınıf içindeki kuralları öğrencileriyle birlikte hazırlayan öğretmen öğrencilerine özgür bir ortam hazırlamıştır, fakat öğretmen bu ilkeleri okul kuralları ve MEB’in kurallarının dışına çıkaramaz bu noktada ise otoriteye itaat etmiş olur.

8 Nisan 2013 Pazartesi

3 Nisan 2013 Çarşamba

KARANLIK ALAN MİKROSKOPİSİ

Bazı çok ince yapılı mikroorganizmalar ışığı fazla kırdıklarından onlan normal ışıkla aydınlatmalı mikroskoplarda görmek olanaksızdır. Başta spiroketier olmak üzere bu tür mikroorganizmaları ve diğer bazı bakterilerin hareketlerini görmek için karan­lık alan mikroskopisi kullanılır.
Karanlık alan mikroakoplarınde kullanılan mikroskoplar İyi kalitedeki ışık mikroskoplarıdır. Karanlık alan mikroskopisi yapmak için bunlarda üç değişiklik yapmak gerekmektedir.
a)                  Güçlü ışık veren (250 w), yoğunlaştırıcı merceği ve trts diyaframı bulunan bir lamba kullanılmalıdır,
b)                  Mikroskobun kondansatörünün, bir karanlık alan kondansatörü ile değiştiril nıesi gereklidir, bu gün bu amaç için ençok paraboloid kondansatörler kullanılmaktadır. Karanlık alan Kondansatörleri ışık kaynağından gelen ışınlan, oblik olarak yansıtarak preparatın yüzeyinde, tepesi aşa­ğıda, yayvan bir ışınsal koni oluşlumla- bilen nitelikteki kondansatörlerdir. Işınlar yanlara doğru yansıtılıp objektife doğru yansıtamadıklarından mikroskoba bakıldı­ğında görüntü alanı karanlık görülür. İncelenen preparatta bulunan parçacıklar (mikroorganizmalar), kendilerine gelen ışın­lan yukarı yansıttıklarından, ancak bu ışın­lar objektif ve okülerden geçip göze ula­şarak parçacıklar, siyah zeminde parlak olarak görünür hale gelirler (Şekil: 3-2).
c)                  Karanlık alan mikroskopisinde yapıl­ması gereken diğer değişiklik sayısal açık­lığı azaltılmış bir objektifin kullanılması­dır. Bu iş için içlerinde döndürmeler ile açılıp daralabilen bir iris diyafgramı bulunan objektiflerin kullanılmaları uygundur.
Karanlık alan mikroskopisinde dikkat edilecek noktalar şunlardır:
Lambanın ayarı: Lambanın yoğunlaş­tırıcı merceği, paralele yakın, hafif yaklaşıcı bir ışın demeti verecek şekilde ayar­lanır. Bu tür ayarlama mekanizması olma­yan lambalarda, gelen güçlü ışıkla yetini­lir. Lambadaki iris kapatılarak ışın demetinin mikroskop aynasının düz yüzünün ortasına düşecek şekilde ayarı yapıldıktan sonra, iris, yeteri kadar açılır. Ayna yerine doğrudan doğruya bu amacı sağlayacak nitelikte bir lambası bulunan  mikroskoplarda bu ayarlamalar o lambada yapılır,
d)                 Kondansatörün ortalanması:: Kondansatörün üzerine bir damla çok temiz immersiyon yağı damlatılıp tablaya yerleştirilen çok temlz bir lama, kondansatör yükseltilerek, yağın lam ile kondansator arasına yayılması sağlanır, Bu durumda az b üyüten bir objektif ile bakıldığında kondan­satörden yansıyan ışınların oluşturduğu halka görülür. Kondansatörün yanlarında­ki vidalar oynatılarak bu halkanın merkezlnln, görüntü alanının merkezine uygun gelmesi sağlanır.
a)           Preparatın İncelenmesi: Karanlık alan mikroskopisinde (fluoresanlı boyalılar dışın­da) genellikle boyasız, lam lamel arasında hazırlanmış vital preparatlar incelenir, önce kondansatörün üzerine hava kabarcıkları oluşturmayacak biçimde, çok temiz, iri bir damla İmmersiyon yağı damlatılır. Kon­dansatör hafifçe aşağı indirilir. Temiz bir lamda hazırlanmış, çok ince, temiz bir lamel ile kapaülmış ve aynca istenilirse preparatın kurumaması için lamelin etrafı sıvı parafin ile sıvanmış olan preparat tablaya (hareket sürgüsüne) yerleştirilir. Kondan­satör hafifçe yukan kaldırılarak üzerindeki immersiyon yağının, hava kabarcığı oluş­turmayacak şekilde lamın altına yapışarak yayılması sağlanır. Kondansatörün olabil­diğince yukan kaldınlması gereklidir. İmmersiyonlu incelemelerde lamelin üzerine de bir damla immersiyon yağı damlatılır. İm­mersiyon objektifi bu yağ damlasına dal­dırılıp, yan taraftan bakılırken dikkatlice hemen lamelin çok yakınına geleceği şe­kilde aşağı indirilir. Okülerden bakarken objektif yavaşça yukan kaldırılarak bir görüntü gömıeğe, ince hareket vidası ile de bıı görüntüyü belirginleştirmeğe çalışılır. İşığın ve kondansatörün santralime edil­mesine bağlı hatalar varsa gerekli ayar vidaları ile düzeltilmelidir, inceleme esna­sında odanın karartılmasıyla daha iyi so­nuç alınır.

Kaynak:tibbimikrobiyoloji.com

2 Nisan 2013 Salı

Turnusol Kağıdı Nedir?

Asit ve bazlar hayatımızda büyük bir yer kaplamaktadır. İçtiğimiz sudan tüm yediklerimize kadar her şey belli bir asit baz düzeyindedir. Peki asit ve baz nasıl belirlenir? İşte bu yazımızda bu konuya değişeceğiz;

pH kâğıdı da denir. Pek çok belirteçten biridir. Turnusol kâğıdı, çeşitli liken türlerinden elde edilen renkli organik bileşiklerin karışımı olan turnusolun süzgeç kâğıdına emdirilmesiyle hazırlanır. Turnusol, asit ve bazlarla tepkime verir. Bu nedenle, baz çözeltiler kırmızı turnusol kâğıdının rengini maviye dönüştürürken, asit çözeltiler mavi turnusol kâğıdının rengini kırmızıya dönüştürür. Nötr çözeltilerdeyse mavi ve kırmızı turnusol kâğıtlarında bir değişiklik gözlenmez.